

Uzay, insanı cezbeden bir o kadarda korkutan uçsuz bucaksız alem. İşte bu alemde yaşayan bir canlı olabilmesi umuduyla, bunca gezegenin, yıldızın, toz parçacığının, karanlığın ve ışığın amacını, gidişatını, yapısını, en çokta uzaya bakarak, anlayarak bir parçası olan insanlığın gidişatını öğrenmek için uzaya iki araç gönderildi.

Voyager-1 ve 2 uzaya 15 gün aralıkla gönderilen iki uzay aracı. Voyager-1 5 Eylül 1977 yılında büyük bir heyecan ve coşkuyla uzaya gönderilmiştir. Görevi Jüpiter ve Satürn’ün sistemlerini incelemek; uzaydan aldığı bilgileri bize iletmek olan Voyager döneme bakıldığında -windows işletim sistemi 1985 yılında piyasaya sunulduğuna ve 1993 yılına kadar gelişmiş bir bilgisayar bulunmadığına göre- gelişmiş bir teknolojiye sahip değildi. Uzaya fırlatılan Voyager-1 görevinde emin adımlarla ilerleyerek 6 Ocak 1979’da Jüpiter görevine başlamıştır. Voyager-1 her gün çektiği Jüpiter fotoğraflarını Dünya’ya yollayarak uzay ve gezegenler hakkında bilmediğimiz birçok nokta olduğunu, aslında dünyanın uzaydan bir haber döndüğünü ve etrafımızda bambaşka bir alemin olduğunu bize ispat etmiştir. Jüpiter’in elimize ulaşan fotoğrafları Dünya’da olduğu gibi uzayda da muhteşem bir sanat eserinin varlığını bize çok açık göstermiştir.
Bununla kalmayan Voyager-1 Jüpiter’in daha yakından fotoğraflarını yollamaya başladı. Fotoğraflarda bizleri hayrete düşüren birçok nokta olsa da en çok dikkat çeken ise büyük kırmızı leke oldu. Kırmızı leke incelendiğinde Jüpiter’in 340 yıldır süren bir fırtınaya sahip olduğu anlaşılmıştır. Durumun anlaşılması aslında etrafımızdan ne kadar bir haber olduğumuzun da kanıtı aslında.
Voyager-1 buradaki görevini çektiği 19.000 adet resimle Nisan ayı başlarında tamamlamıştır. Daha sonra 22 Ağustos 1980’de Satürn görevine başlamıştır. Aynı zamanda Voyager-2 Jüpiter hakkında 33.000 resim çekmiş ve Jüpiter’in beş büyük uydusunu da keşfederek buradaki görevini tamamlamıştır.
Voyager-2 Neptün görevine başladığında çektiği fotoğraflarla Neptün’ü araştıran ilk uzay aracı olmuştur. Daha sonra Neptün Kuzey Kutbu’nun üstünde 4950 km yol almıştır. Voyager-2 Dünya’dan fırlatıldığından bu yana bir gezegenin ilk defa bu kadar yakınından geçmiştir. Bu geçişten 5 saat sonra Neptün’ün en büyük uydusu olan Triton’dan 40 bin km uzaklaşmıştır.

Voyager-1 evinden gönderilmesinin 13. yılında 14 Şubat 1990’da 6.086.176.360 km uzaktan Dünya’yı fotoğraflayıp göndermiştir. Bu tüyler ürperten resim üzerine birçok konuşmalar yapılmıştır ancak en iyisi diyebileceğim Carl Sagan’ın “Soluk Mavi Nokta” isimli konuşması olmuştur kuşkusuz.
İnsanlığın bu fotoğrafı, kendini herkesten ve dünyadan en çokta umursamadığı uzaydan büyük gören nesillerimize etki etmesi umuduyla. Beynimizde kurduğumuz düşünce havuzunun uzaydan küçük olduğunu söyleyemem lakin içinde kaybolduğumuz sadece düşlerimi, ya da benliğimiz değil, varoluşumuz. Orada nefes alabilmek için verdiğimiz çaba, süregelen, garipsenmeyen hayatlarımız ve türümüz. Bunlar ele alındığında minicik bir toz tanesinin içindeyken bile ne büyük şu insan!
Biz tüm bunları düşüneduralım Voyager görevine sadık kalarak 17 Aralık 2004’e gelindiğinde Heliosferi geçmiştir. Heliosfer de ne? Diye soracak olursanız. Heliosfer, Güneş rüzgarlarıyla oluşan, yıldızlararası bölgeye doğru şişen geçiş kısımdır. Bu da güneşten 14,1 milyar km uzaklık etmektedir. 25 Ağustos 2012’de Voyager-1 güneş sistemini terk etmiştir ve yıldızlararası uzaya giriş yapmıştır. Tüm bu heyecan verici yolculuğunda Voyager-1 Ekim-Kasım 2012’de ilk kez Güneş hariç bir yıldızın sesini göndermiştir. Bu ses aslında hep duymak için can attığımız dış dünyanın sesi. Voyager-1 bununla yetinmeyip Nisan-Mayıs 2013’te yıldızların sesini 2. Kez göndermiştir. 7 Temmuz 2014’te NASA’dan gelen kesin doğrulama ile Voyager-1 Artık yıldızlararası uzaydadır. Kasım 2014’te yıldızların en net sesini kaydeden Voyager-1 bu kaydı Dünya’ya yollamış, kayıt ise Dünya’ya 35 günde ulaşmıştır. Ses kayıtlarını buraya tıklayarak dinleyebilirsiniz.

Voyager-1’in 2025 yılına kadar sinyal göndermesi bekleniyor.Peki Voyager şuan nerede? diyecek olursanız buraya tıklayarak uzaklığını öğrenebilirsiniz. Uzay aracının 73.775 yıl sonra 4.2 ışık yılı uzaktaki Proxima Centauri yıldızın ulaşması hedefleniyor. Voyager’ı yolculuğu, görevleri ve yaptığı işlerden bahsettik şimdi size birazda üzerinde taşıdığı çok önemli bir aletten bahsetmek istiyorum: Altın Plak. Altın Plağın içeriğini Cornell Üniversitesi’nden Carl Sagan’ın başkanlık ettiği komite hazırlamıştır. Carl Sagan ve diğer komite üyeleri 115 resim, Dünya’dan sesler ve görüntüler, değişik kültürler, müzikler ve 55 dilde selamlaşmalar ve konuşmalar, ses kayıtları içermektedir. Hatta Amerikan başkanı Jimmy Carter ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kurt Waldheim’in yazılı mesajlarını içermektedir. Gariptir ki ülkemizin selamlaşma kaydı “Sayın Türkçe bilen arkadaşlarımız, sabah şerifleriniz hayır olsun” şeklindedir. Üzerinde çok fazla tartışılan selamlaşmanın hikayesi kısaca şu şekildedir: Sesin kaydını yapacak olan Prof. Dr. Peter Ian Kuniholm’un Robert Koleji’nde İngilizce öğretmenliği yaptığı sırada her sabah onu selamlayan Edebiyat öğretmeni Behçet Kemal Çağlar’ın selamlamasının bu şekilde olduğu, bu yüzden kayda da tek Türkçe bilen kişi olarak kendisinin bu şekilde söylediği bilinmektedir. Tüm bu selamlaşma, söyleyiş tartışmalarını bir kenara bırakırsak uzayda yolculuk eden seslerimiz ve resimlerimizin bir başka türün eline geçebileceği umuduyla yapılmış aslında tüm her şey. Konuyu ve Voyager’ın eşsiz yolculuğunu şu alıntıyla bitirmek istiyorum.
“Uzay aracı ve bu içerik eğer yıldızlararası uzayda gelişmiş bir medeniyet varsa hedefine ulaşacaktır.” -Carl Sagan
En Son 3 Yazısı Aşağıdadır . . . (Tüm Yazılarını Görüntüle)
- Modernizmin Anıtsal Mimarı: Louis Kahn - 17 Mart 2018
- Pi Günü (Pi In The Life) - 14 Mart 2018
- Roswell Olayı Nedir ? - 1 Şubat 2018
Uzayla ilgilenen biri olarak, yazınızı büyük bir ilgiyle okudum. Kaleminizden daha fazla yazılar okumayı bekliyorum.